Atatürk Milliyetçiliği ve Vatan Sevgisi
“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözleri, sadece bir hitap değil; bir milletin ruhuna şifrelenmiş, gelecek nesillere aktarılacak bir talimattır. Bu talimat, Atatürk Milliyetçiliğinin özünde saklı olan vatan sevgisinin yüksek bir tezahürüdür.
Milliyetçilik… Bu kelime çoğu zaman çarpıtılır, yanlış yorumlanır. Halbuki Atatürk’le anlam kazanan Türk milliyetçiliği, bir kırılışın değil; birleşmenin, ayrışmanın değil; bütünleşmenin adıdır. İnsanı ırkından, mezhebinden, hatta cinsiyetinden değil; çalışmasından, erdeminden ve vatana katkısından dolayı değerlendiren bir felsefedir.
Bir milleti millet yapan nedir? Dil mi, tarih mi, coğrafya mı? Evet, bunlar önemlidir; ama bir milletin asıl mayası, ona ait olan sevgiyle yoğrulan vatan sevgisidir. Bu topraklar için dökülen her damla alın teri, bu bayrak için verilen her can, bu sevginin özündedir. Mustafa Kemal, bu sevgiyi yüksek özveriyle harmanlayıp bir milletin kurtuluşunun meşalelerine çevirmiştir.
Bakın etrafınıza… Dünya, yeni bir fırtınanın eşikindeyken bile bizim sahip olduğumuz milli ruhu arıyor. “Ne mutlu Türküm diyene!” sözü bir küstahlık değil; aksine, özgörevimizin bilincinde olan bir milletin yürekten gelen haykırışıdır. Kendimizi başka milletlerden üstün görmek değil, kendi öz değerlerimizi yüekçe savunmak ve çalışmak anlamına gelir.
Vatan sevgisi, kuru bir söylemle değil, eylemle gösterilir. “Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır,” derken Mustafa Kemal, aslında bize sadece savaş meydanlarında değil, hayatın her alanında sorumluluğumuzu hatırlatıyor. Peki ya biz, bugün bu sorumluluğu ne kadar yerine getiriyoruz?
Eğitimden sağlığa, çevreden adalete kadar her alanda çalışmak, katkı sunmak, “vatanı sevmek” eyleminin parçalarıdır. Milliyetçilik söylemini kullanıp kendi çıkarları peşinde koşanlara, vatan sevgisini sadece bir kağıt parçasına sığdırmaya çalışanlara karşı, Atatürk gibi gerçek milliyetçiler çıkış yolu sunuyor: Çalışmak, daha çok çalışmak ve bu toprakların hakkını vermek.
Atatürk Milliyetçiliği, bize kendimize çeki düzen verme cesaretini de öğretti. Eleştiriye tahammülün ve çözüm odaklı olmanın, milli ruha olan katkısı büyüktür. İşte bu yüzden, Atatürk’le hesaplaşmayı amaçlayanlar, aslında milletin özüne dokunmaya çalışıyor. Ve tarih boyunca her zaman şu gerçek kazandı: Vatan sevgisi, her tür manipülasyonu aşarak yolunu bulur.
Bugün bize düşen görev, sadece sözde değil; işte, okulda, evde ve sokakta Atatürk Milliyetçiliğini yaşatmaktır. Bu sevgiyi yaşatan, yüreğinde hisseden herkese ne mutlu!
Ne diyordu Atatürk? “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Bunun için elimizden gelen her şeyi yapma sırası bizde.
Evet, ey Türk Gençliği, vazife senin! Vatanı sevmek, bir bayrak dalgalanırken ona bakıp gurur duymaktan ibaret değil; çok çalışmak ve vatanın geleceğini daha parlak bir hale getirmektir. Bu yolda başarı senindir. Ne mutlu sana ki, Atatürk gibi bir öndere sahipsin!
Saygılarımla