Eğitimdeki Zihniyet Krizi: Laiklik, Tarikatlar ve Dönüşüm
Eğitim, bir milletin geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Ancak Türkiye’deki eğitim sistemi, sadece akademik anlamda değil, ideolojik olarak da ciddi bir darbe almış durumda. Müfredat, sürekli değişen politikalar ve artan dini etkiler, eğitim sisteminin temellerine zarar veriyor. Bu durumu daha iyi anlamak için Atatürk’ün şu sözünü hatırlayalım: “Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüce bir toplum olarak yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” Peki, bugün eğitim sistemimiz bu hedefin neresinde?
Müfredatın sık sık değiştirilmesi, öğrenci ve öğretmenler arasında uyum sorunlarına yol açıyor. Her yıl, bir öncekiyle örtüşmeyen düzenlemelerle başlıyor. Bu karmaşa, bilgi boşluklarını artırıyor ve eğitim kalitesini düşürüyor. Daha da önemlisi, bu değişiklikler uzun vadeli bir vizyon oluşturmayı engelliyor. Eğitim, günü kurtaran politikaların değil, bilimsel ve sürdürülebilir bir anlayışın ürünü olmalıdır.
Eğitimde laiklik tartışmaları ise en temel meselelerden biri haline gelmiştir. Atatürk’ün mirası olan laiklik, sadece bir ilke değil, toplumun bir arada yaşayabilmesinin güvencesidir. Ancak bugün, dini grupların ve tarikatların etkisi altındaki projelerle eğitim sistemi dönüştürülmek isteniyor. ÇEDES Projesi, bu dönüşümün bir örneği olarak tartışmaların odağında yer alıyor. Eğitim, bireylerin özgür düşünebildiği, bilimsel temellere dayalı bir ortamda verilmelidir; aksi takdirde toplumsal birliktelik zedelenir.
Eğitim sisteminin altyapısal sorunları da ciddi boyutlarda. Yetersiz okul binaları, öğretmen açığı ve taşımalı eğitim gibi sorunlar, bölgesel eşitsizlikleri derinleştiriyor. Köylerde eğitim bir lüks haline gelirken, şehirlerde bile okulların fiziki koşulları yetersiz kalıyor. Bu durum, eğitimin tüm çocuklar için eşit bir hak olduğu gerçeğiyle çelişiyor.
Pandemi sürecinde dijitalleşme eksiklikleri açıkça görüldü. İnternet bağlantısı ve teknolojik altyapıdan yoksun çocuklar, eğitimde geri kaldı. Bu sorun, sadece pandemiyle sınırlı değil; günümüzde dijitalleşme, çağdaş eğitimin vazgeçilmez bir parçasıdır. Her çocuğun, yaşadığı yerden bağımsız olarak eşit eğitim imkanlarına sahip olması sağlanmalıdır.
Eğitim sistemindeki sorunların temelinde kısa vadeli ve popülist yaklaşımlar yatıyor. Sürekli değişen politikalar, bir neslin eğitim sürecini tamamlamasına fırsat vermiyor. Eğitim, ideolojik rüzgârlarla savrulacak bir alan değildir. Kalıcı ve bilimsel bir vizyonla şekillendirilmelidir.
Nihayetinde eğitim, Cumhuriyet’in kazanımıdır ve laik eğitim, Atatürk’ün en büyük mirasıdır. Bu miras, sadece bir ideal değil, aynı zamanda geleceğimizin teminatıdır. Eğitimdeki bu zihniyet krizini aşmak için bilimsel, çağdaş ve eşitlikçi bir anlayışın hayata geçirilmesi şarttır. Unutulmamalıdır ki, bir milletin kaderi, onun eğitim sisteminde saklıdır.
Saygılarımla