Emek Öykü Kaya
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Travma: Yaşanmamış yasın sessiz çığlığı

Travma: Yaşanmamış yasın sessiz çığlığı

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hayatta her birimiz, kayıplarla, kırılmalarla, büyük ve küçük travmalarla yüzleşiriz. Ancak bazen en derin travmalar, hiç yaşanmamış bir yasın içinde saklı kalır. Belki bu, herkesin hayatında en az bir kez deneyimlediği, ama hakkında nadiren konuşulan bir gerçektir: yaşanmamış yas. Kayıplarının ağırlığını taşırız, ama yasını tutmayız. Belki vakit bulamayız, belki izin verilmez, belki de duygularımızın yüzeye çıkmasına cesaret edemeyiz.

“Travma = yaşanmamış yastır” sözünü düşündüğümüzde, bu cümlenin derin psikolojik gerçekliğini fark ederiz. Travmanın bir kayıp olduğunu biliriz; ancak bu kayıp her zaman dış dünyada açıkça tanınan bir olay, ölüm ya da sonlanma değildir. Travma, aslında içsel bir yıkım, duygusal bir boşluk yaratır. Bu boşlukta yas tutmamız gereken şeyler vardır ama çoğu zaman bu yas tutulmaz. Peki neden? İşte burada travma ve yaşanmamış yasın iç içe geçtiği bir psikolojik süreç başlar.Birini kaybettiğinizde, toplumsal normlar belli bir yas süreci önerir. Cenazeler, taziye ziyaretleri, baş sağlığı dilekleri…

Bu ritüellerin amacı, kaybı paylaşmak, acıyı sosyal olarak kabul etmek ve belki de bir anlamda “normalleştirmektir”. Ancak bazı kayıplar öyle bir yaşanır ki, onlar için bu ritüeller yapılamaz. Belki kimse fark etmez, belki de siz bile farkında değilsinizdir. Bir ilişkinin, bir umudun, bir kimliğin, ya da henüz sahip olamadığınız bir hayalin kaybı…

Bu kayıplar gözle görünmezdir, bu yüzden yasları da yaşanmaz.Bir travma, yaşamın anlamını sarsar, ama yaşanmamış yas, anlamı kaybetmeyi bile sessizce kabul ettirir. Sanki ortada bir suç ortağı varmış gibi: Bir şeyler olmalıydı ama olmadı. Olmadığı için de üzerinde durulmadı. Duyguların donuklaştığı bu hal, içsel bir kapanış yaratır. Gerçekte ne olduğunu kendimize itiraf edemeden, hayatın geri kalanını bir şekilde yaşarız.Peki, bu görünmeyen travmanın içinden nasıl geçilir? İlk adım, yaşanmamış yasın varlığını kabul etmektir. Kayıp her neyse, ona dair duygu ve düşünceleri ifade edebilmek belki en zor adımdır. Kendi içimize dönmek, orada sessiz kalmış yaslara, görmezden gelinmiş travmalara bakmak cesaret ister. Ama bu cesaret olmadan, gerçek bir iyileşme de olmaz.

Bir kayıp yaşandığında, doğal bir yas sürecine gireriz. Yas, kaybettiğimiz şeye karşı hissettiğimiz derin üzüntü ve bağlılığın ifadesidir. Ancak travma, bu yasın yaşanmasını engeller. Travma, kaybı o kadar derin ve ani bir biçimde yaşatır ki, zihin ve beden kendini korumak için bu kayıpla baş edemez hale gelir. Bu noktada, kişinin kaybıyla yüzleşmek ve yasını tutmak yerine, duygularını bastırması, inkâr etmesi ya da donup kalması sık görülen tepkilerdir. Travma, yaşanmamış bir yasın enkazı gibidir.

Peki neden bazı insanlar yaslarını tam anlamıyla yaşayamaz? Bunun birkaç önemli psikolojik nedeni vardır:

1. Travmanın Ani ve Şiddetli Olması

Travma genellikle beklenmedik, ani ve kişinin duygusal kapasitesini aşan bir olayla tetiklenir. Bu tür olaylar sırasında beyin, hayatta kalma moduna geçer. Kayıp o kadar büyük ya da korkutucu olabilir ki, kişi onu duygusal olarak işleyemez. Zihin, savunma mekanizmaları geliştirir ve yaşanması gereken yas sürecini erteler. Bu durumda kişi, travmatik olayın etrafında döner, ama kayıpla yüzleşmek yerine ondan kaçınır.

2. Toplumsal ve Kültürel Engeller

Toplum, bazen yas tutmayı zayıflık olarak görebilir ya da yas sürecini hızla geçmemiz gerektiği mesajını verir. “Hayat devam ediyor” ya da “Zamanla geçer” gibi ifadeler, bireyin yas sürecine saygı göstermeyi engelleyebilir. Bu yüzden travma yaşayan bireyler, içlerinde hissettikleri yasın yaşanmasına izin vermezler. Kayıplarını kabul etmeyi, bu duyguları açığa vurmayı bir lüks ya da gereksiz bir yük gibi algılarlar. Oysa ki yas, kayıplarla başa çıkabilmek için doğamızın en temel gereksinimlerinden biridir.

3. Duygusal Bastırma ve İnkâr

Travma, duygusal acıyı dayanılmaz kıldığı için bireyler, bu acıdan kaçınmak adına duygularını bastırır. İnkâr ve duyarsızlaşma, travma sonrası sıkça görülen tepkilerdendir. Yas, yaşandığında yoğun bir duygusal deneyim gerektirir, ancak travma yaşayan kişi bu duygularla başa çıkmaktan korkar ya da hazır hissetmez. Duygularını inkâr etmek, kısa vadede rahatlık sağlasa da uzun vadede psikolojik sorunların temelini oluşturur.

4. Yasın Tanınmaması

Bazı kayıplar toplum tarafından “gerçek kayıplar” olarak görülmeyebilir. Bir ilişkinin sona ermesi, iş kaybı, bir hayalin yıkılması ya da geleceğe dair umutların kaybolması gibi durumlar, görünmeyen ama derin kayıplardır. Bu tür kayıplar genellikle travmatik olabilir, ancak bu durumlarda bireyin yas tutmasına izin verilmez. Toplum tarafından meşru görülmeyen bu kayıplar, bireyin içinde sessiz bir yas bırakır.

5. İçsel Yas Sürecini Engelleyen Faktörler

Bazı insanlar, kendi iç dünyalarında duygularını ifade etmekte zorlanırlar. Duygusal ifade yetenekleri sınırlı olabilir, geçmişteki travmalar ya da öğrenilmiş duygusal bastırma mekanizmaları yas sürecini bloke edebilir. Bu insanlar, acılarını içlerinde taşırken bile duygularını anlamakta ve ifade etmekte zorluk çekerler.

Travma ve Yasın İyileşme Süreci

Travma sonrası yaşanmamış yasın farkına varmak, iyileşmenin ilk adımıdır. Psikoterapi bu süreçte çok güçlü bir araç olabilir. Terapist, bireyin kayıplarıyla yüzleşmesine, duygularını açığa çıkarmasına ve yas sürecini yaşamasına rehberlik eder. Bu süreçte önemli olan şey, kaybın kabul edilmesi, duygusal acının yaşanmasına izin verilmesi ve iyileşmeye doğru adımlar atılmasıdır.

Bireyin yaşadığı kayıp ne olursa olsun, bu yas süreci, travmanın izlerini hafifletir. Duyguların bastırılması ya da görmezden gelinmesi, daha büyük psikolojik sorunlara yol açar. Bu yüzden travmanın bıraktığı izleri iyileştirmek için yaşanmamış yasın farkına varmak ve bu duygularla yüzleşmek kritik bir adımdır.

Sonuç olarak, travma = yaşanmamış yas demek, bireyin derin bir duygusal süreçten geçemediği anlamına gelir. Bu yasın yaşanmasına izin vermek, travmanın iyileşme yolundaki en önemli adımıdır. Psikolojik iyileşme, sadece yaşanan kayıpların değil, yaşanmamış yasların da farkına varılarak başlar.

Hayatlarında sesizce ölen tüm kadınlar için… Sesiz kalmamız üzülmediğimiz anlamına gelmez aksine yasımızı yaşayamadığımız anlamına gelir. Susma sustukça sıra sana gelecek…

Kadın Cinayetleri Politiktir… İstanbul Sözleşmesi Yaşatır …

Sevgililerimle… Hayatta kalan herkese …

Uzman Psikolog Emek Öykü. KAYA

Travma: Yaşanmamış yasın sessiz çığlığı
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberite.com ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin