Yıllardan 2024,
Günlerden 30 Ağustos,
Kurumlardan TSK.
Kadınların gücü adına, vicdanı hür, irfanı hür üç genç ve idealist kadın çıktı ortaya. İlk kez Türkiye’de ve dünyada harp okullarının tamamında kadınlar okullarından birincilikle mezun oldu. Teğmenler tarih yazdı.
Kara Harp Okulu birincisi: Ebru Eroğlu
Hava Harp Okulu birincisi: İkra Kuyumcu
Deniz Harp Okulu birincisi: Şeyda Yıldırım
Bu bir masal olsaydı, yıllarca dilden dile anlatılırdı. Bu bir hayal olsaydı, uğruna şiirler, şarkılar yazılırdı. Bu bir hüsran olsaydı, ders alınır, öğütler verilirdi. AMA BU BİR GERÇEK! Bu kızlar sıcak yaza, sıcak bir damga gibi vurdular başarılarını. Kimilerini tedirgin etse de, insan olan herkese mutluluk veren bir durum yaşatıyorlar bize. Türk olmanın erdemini bilen her kişi gurur, onur, neşe, minnettarlık ve umutla doldu. Birçok gencimize şimdiden ilham kaynağı oldular bile. Türk insanı büyük bir coşku ve fakat alçak gönüllülükle bu evlatlarını bağrına bastı. Onlar hem kadın, hem asker hem de liderler. Ve onlar geleceğin anneleri. Yüreklerindeki cesaret ve azmi aktaracakları evlatlar yetiştirecekler. Onlar geleceğe şekil verecek olanlar. Ve 30 Ağustos 2024’te O’nlarla şaha kalkan da, ASİL TÜRK KADINI!
“Her eğitimli kadının bu cumhuriyete bir borcu var” sloganını kendilerine vazife edinen ve bunu dimdik başları, şahin bakışlarıyla “yerden ta arşa kadar yazan” bu genç kadınları, yine bir kadın olarak o pak alınlarından öpüyorum. Ülkece kalbimizi çaldınız kızlar. Erkek egemen bir toplumda yaşayıp giderken, birden bire başka bir dünyadan haber verdiniz sanki… Bizi sarsıp, özellikle biz kadınları kendimize getirdiniz. Siz, bizi derin uykulardan uyandıran kızlar, siz iyi ki varsınız!… Artık Türkiye başka bir Türkiye! Sayenizde! Bir değil, iki değil, üçünüz birden seçilmiş kişi olurken, size yüklenen misyonun farkında olduğunuza inanıyorum/inanıyoruz.
Kadın, erkek, çocuk… her Türk insanı biraz askerdir. Bu içimize sinmiş derin duygularımızdan belki de en önemlisi. Tarihimizin bize kodladığı vazife ve hücrelerimize işlemiş vatanı koruma refleksinin bir izidir bu!…
***
Yıllardan 1983,
Günlerden 30 Ağustos,
Kurumlardan TSK.
O sene ve o gün kardeşim Kara Harp Okulundan mezun oluyor. Biz de ailecek bu kutlu günde kardeşimin yanında olmak üzere İstanbul’dan Ankara’ya gidiyoruz. Annem bana her zamanki sanatçılığı ile pembe derin pileli ama aynı zamanda da kloş bir etek dikmiş, üstüne de pembe bahar desenli saten anvelop bir bluz… Öyle heyecanlıyım ki, kalbim patlayacak! Akşamdan saçlarımı sarıyor annem, açılmasın diye de kenarlarından toka ile sıkıca tutturuyor. Ama yatarken saçlarım öyle acıyor ki. Yine de dişimi sıkıyorum. 22 yaşındayım ve yarın çok güzel olmak istiyorum. Harbiye’ye gideceğim ve annemin evde hep söylediği marşı yeni mezun teğmenlerle birlikte söyleyeceğim. Mustafa Kemal Atatürk’ün kızıyım ben! O an sanki gerçek bir askerim, bütün duygularıyla birlikte necmisten/geleceğe vatan için canımı verebilirim. Söz konusu vatansa bu uğurda bunca insan kendini feda etmişse, vatan bize böyle emanet edilmişse… ben de canımı fedaya hazırım!
Harbiyenin stadyumunda annem, babam ve ben yerimizi aldık, bekliyoruz. Birazdan kardeşim ve teğmen arkadaşları bölük bölük yürüyüşe başlayacaklar,… hatta geliyorlar işte! Ne güzel bir görüntü bu! Hepsi birden tek vücutmuşçasına hareket ediyor. Tüm stad, hepimiz ayaktayız. Alkış kıyamet, bu öyle büyük bir coşku ki. Aslanlar gibi, sıralar halinde önümüzden geçerlerken bir yandan da Harbiye Marşını söylüyorlar. Tabii biz de avaz avaz bağırırken bir yandan da ağlıyorum…. O kadar göz yaşı nereden geliyor, bilemeden ağlıyorum. Gök delinmişçesine, gözlerimden fışkıran yaşlar annecigimin özene bezene diktiği blüzümü ıslatıyor. İçimdeki gurur ve onur öyle çok ki, bana bu duyguyu yaşatanlara minnettarlık ile doluyorum. Sanki her biri Kurtuluş Savaşı’nın bir neferi gibi kartal bakışlı. Onlar uygun adım geçerken ben de saygımdan önlerinde eğilmek istiyorum.
O günü ömrümün sonuna dek ASLA unutmayacağım….
Yıllar sonra yine aynı coşkuyu bana yaşatan genç KADIN teğmenlerimin önünde de saygıyla eğiliyorum. Var olun siz!
Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,
Tufanları gösteren tarihlerin yâdıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa ölmez nigâhbanıyız!
Milli hisler işte böyle yoğun, böylesine kavrayıcı. Biz bu hislere sahip bir millet olmasaydık, bu topraklar bize vatan olur muydu!? Kanla, irfanla bu vatani alıp Cumhuriyetimizi kurarken 83’te kardeşim, 24’te de yeni teğmenler O’nu korumaya and içtiler. Bu böyle de sürüp gidecek!
Atatürk diyor ki:
*Türk milleti zekidir!
*Türk milleti çalışkandır!
Türk milleti diyor ki:
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ!
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
Saygılarımla,
Melda YAVAŞOĞLU