Ülkemiz, tarih boyunca tarım ülkesi olarak anılmıştır. Verimli toprakları, çeşitli iklim yapısı ve geniş tarım alanlarıyla kendi kendine yeten bir ülke olarak bilinir. Ancak, son yıllarda tarım ürünlerinin fiyatları hızla artmakta, bu durum hem üreticiyi hem de tüketiciyi zora sokmaktadır. Peki, bir tarım ülkesinde tarım ürünleri neden bu kadar pahalı? Topraklarımız mı yetersiz, suyumuz mu kıt? Bu soruların yanıtlarını ararken, aslında tarımsal üretim sürecinde birçok katmanlı sorunla karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz.
Girdi Maliyetleri: Üreticinin İlk Darbesi
Tarımsal üretimin ilk adımında üretici, yüksek girdi maliyetleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor. Gübre, ilaç, tohum, mazot gibi temel girdilerdeki fiyat artışları, üreticinin belini büküyor. Üstelik, enerji maliyetlerinin de sürekli artması, tarlada başlayan maliyet artışının ilk adımını oluşturuyor. Bu girdi maliyetleri, ürünün nihai fiyatına doğrudan yansıyor.
Vergiler ve Yükümlülükler: Üretimin Görünmeyen Yükleri
Üreticinin üzerindeki vergi yükleri de göz ardı edilemez. KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler, SGK ve Bağkur primleri gibi yükümlülükler, üretim maliyetlerini daha da yukarı çekiyor. Üreticinin omuzlarındaki bu yük, sonuçta tüketiciye daha yüksek fiyatlar olarak geri dönüyor.
Aracılar: Üretimden Tüketime Uzanan Zincirin Zayıf Halkası
Ürün, tarladan sofraya gelene kadar birçok aracının elinden geçiyor. Bu aracılar, kendi maliyetlerini ekleyerek fiyatı artırıyorlar. Bu süreç, üreticinin tarlada 2,5 TL’ye sattığı bir ürünün, markette 10-30 TL arasında bir fiyatla satılmasına neden oluyor. Aradaki bu büyük fark hem üreticiyi hem de tüketiciyi mağdur ediyor.
Nakliye ve Lojistik: Üretimle Tüketim Arasındaki Uçurum
Üretim alanlarının tüketim merkezlerine olan uzaklığı, nakliye maliyetlerini artırıyor. Özellikle, nakliye sırasında meydana gelen kayıplar, zaman ve enerji maliyetleri de fiyatların artmasına katkıda bulunuyor. Bu durum, özellikle taze meyve ve sebze gibi ürünlerde daha belirgin hale geliyor.
Perakendecilerin Maliyetleri: Raflardaki Fiyat Etiketinin Arkasındaki Gerçek
Market ve pazarlarda ürünlerin yüksek fiyatla satılmasının bir diğer nedeni de perakendecilerin sabit maliyetleridir. Kira, enerji, işçilik gibi maliyetler, perakendecilerin fiyatlara zam yapmalarına neden oluyor. Özellikle büyük şehirlerde, bu maliyetler daha da yüksek olduğundan, fiyat farkı ciddi boyutlara ulaşabiliyor.
Üreticinin Yetersiz Örgütlenmesi: Güçsüz Pazarlıklar
Türkiye’de tarım üreticileri genellikle bireysel olarak faaliyet gösteriyor. Bu durum, onların pazarlık gücünü zayıflatıyor ve ürünlerini daha düşük fiyatlarla satmalarına neden oluyor. Üreticilerin birlik ve kooperatifler altında örgütlenememesi, fiyatların belirlenmesinde söz sahibi olamamaları sonucunu doğuruyor. Böylece, emeğinin karşılığını alamayan üretici, çoğu zaman zararına satış yapmak zorunda kalıyor.
Tarımsal Desteklerin Zamanlaması: Geç Kalan Destek
Tarımsal desteklerin üretim sezonu içinde değil de bir yıl sonra verilmesi, üreticinin finansal olarak zorlanmasına neden oluyor. Bu gecikme, üretim sürecinde finansman sıkıntısı yaşayan üreticiyi daha da zora sokuyor. Dahası, uluslararası pazarda rekabet gücünü de olumsuz etkiliyor.
Fiyat Belirleme Mekanizmalarının Sorunları: Üreticinin Elini Bağlayan Sistem
Ülkemizde tarım ürünlerinin fiyatları genellikle aracılar ve perakendeciler tarafından belirleniyor. Üreticinin bu süreçte söz sahibi olmaması, fiyatların adil bir şekilde belirlenmesini engelliyor. Bu durum, tarım sektörünün temel yapısal sorunlarından biri olarak öne çıkıyor.
Çözüm: Üretici ve Tüketicinin Örgütlenmesi
Bu sorunların çözümü için üreticilerin bir araya gelerek kooperatifler ve birlikler oluşturması büyük önem taşıyor. Bu şekilde, üreticiler pazarlık güçlerini artırabilir ve maliyetlerin daha adil bir şekilde paylaşılmasını sağlayabilir. Aynı zamanda, tüketicilerin de benzer bir örgütlenme ile daha uygun fiyatlarla kaliteli ürünlere erişim sağlaması mümkün olabilir. Bu değişikliklerin gerçekleşmesi için yasal düzenlemelerin ve tarımsal desteklerin uygun şekilde yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Tarım sektöründe yaşanan bu karmaşık ve çok katmanlı sorunlar, üreticinin ve tüketicinin elini kolunu bağlamaya devam ediyor. Ancak, doğru adımlar atıldığı takdirde, hem üretici hem de tüketici bu çıkmazdan kurtulabilir. Tarım ülkesi olarak bilinen ülkemizin, bu unvanına yakışır şekilde tarımsal üretimini ve dağıtımını yeniden yapılandırması, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük bir kazanç olacaktır.
Saygılarımla
Nuri Levent ÜNVER
Ziraat Mühendisi