“Dilleri büzüşesiceler”
Yukarıdaki başlık, Dil Derneği Genel Başkanı Sayın Sevgi Özel’in bir yazısından belleğime kazınan bir cümle…
Türkçemizin bozulmasını bu kadar güzel betimleyen bir cümle daha duymadım açıkçası…
Bugün Dil Bayramı.
92 yıl önce bugün, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu,(hani o Atatürk ve Nutuk ile ilgili bilgileri web ana sayfasından kaldıran, tepki alınca da geri koyan) Dolmabahçe Sarayı’nda ilk Türk Dili Kurultayını gerçekleştirir. Ve O gün Dil Bayramı olarak ilan edilir.
Milli Mücadelemizin en önemli aşamalarından biri, Harf ve Dil Devrimi…
Harf ve Dil Devrimi ile çağdaş uygarlık yolunda dev bir adım atan genç Türkiye Cumhuriyeti, bu sayede ulusal birlik ve bütünlüğü için en önemli yapıtaşını da temellerine koymuş oldu.
Dil devrimi; sanatsal ve kültürel bağımsızlık, eğitim birliği demekti. Bilimin rehberliği, aklın özgürleşmesi, aydınlanma demekti. Sömürüye engeldi, öyleyse yok edilmeliydi!
Emperyalizmin, sömürgeler yaratırken kullandığı en güçlü yöntem; o ülkenin dil birliğini bozmaktır.
Yeni Dünya Düzeni ( Küreselleşme) masalı ile yeniden sahneye çıkan emperyalizmin hedefinde dilimizin olması hiç de şaşılacak bir durum değil.
Ulusal dil bilinci törpülenip, yabancı dil (genellikle ingilizce) hayranlığı topluma enjekte edilerek başlatılan bozulma sonucunda iş merkezleri “plaza” ya lokantalar, aş evleri “restaurant” lara, evler, konutlar “rezidans” lara dönüşüverdi…
Dükkanlarımız “shop” kahvelerimiz “cafe” kırk yıllık mangal sefalarımız “barbekü parti” sine hızlı geçiş yaptı…”Özgeçmiş” değil “CV” yazıyor, dilimizden “trend”leri, “consept”leri düşürmüyoruz.
Noktalama işaretlerimiz yazılarımızda sözcüklerin yerini aldı…
Elektronik ortamda yazışma dilini sessiz harflere indirgeyenler, yazım kurallarına dikkat eden ve uygulayanlara uzaylıymış gibi bakıyorlar. Kuralsız cümleler havalarda uçuşuyor…
Telefonla arayanları “ben seni ararım” diye değil, “Ben sana dönerim(?)” diye yanıtlıyor, telefonumuzu “hoşça kal”, “iyi günler” yerine “ by by” ile kapatıyoruz. Öyleyse, ışıklar içinde yatsın Oktay Sinanoğlu’nun dediği gibi “by by Türkçe!…”
Eskiden ağzımıza biber sürme sebebi olan kelimeler, 7’den 70’e günlük kullanımda. “Büyük”, “Kocaman” sıfatının yerini “Hayvan gibi” alalı çok oldu…
Televizyon ekranlarında ağızlarını yaya yaya, kelimeleri oraya buraya çekiştire çekiştire konuşan sunucular çocukların bile alay konusu ama değiştirmek için yetkililerde hiçbir çaba yok! Dizilerde filmlerde içki kadehlerini bulanık hale getiren RTÜK ün Türkçe ile ilgili bir kaygısı olmadığı ortada.
Gel de Sayın Sevgi Özel’in cümlesini kullanma!
Dilleri büzüşesiceler!
Küreselleşmenin dil aracılığı ile yaptığı bir şey daha var ki, o çok daha tehlikeli:
Güdüleme (Manipulation) küreselleşmenin ekonomi, siyaset ve dil gibi konularda kullandığı oldukça etkin bir yöntem. Kelimeleri başka anlamlarla örtüştürerek, özdeşleştirerek, saptırararak istedikleri yönde algı yaratıp kavram kargaşasına yol açarlar. “Milliyetçilik” = “ırkçılık”, “laiklik” = “dinsizlik” olarak gösterilmesi, “Faiz” yerine “kar payı” denmesi gibi…
Dünyanın en zengin dillerinden biri olan Türkçenin, bilim için yetersiz olduğu gibi hadsiz bir sav ile dilimizi aşağılayanların da, aslında bilginin gelecek kuşaklara aktarımının önünü kesmek istediklerini görmek gerek.
İnsanoğlunun iletişim için kullandığı en önemli ve etkin araç dil. Düşüncenin konuşma veya yazı ile ifade edilmesi, Sosyal ve kültürel paylaşımın yapılabilmesi, ortak kültür ve tarih oluşturulmasında dilin yerini kim yadsıyabilir ki? Peki, Dil birliği olmasa bir ulusun hafızası olabilir mi? Geçmişini bilmeyen, geleceği için bir şey yapabilir mi? Dil birliği olmasa eğitim birliğinden söz edebilir miyiz? Eğitim birliği yoksa ulusal birlik var olabilir mi? Tüm bu soruların cevabı kendilerinde saklı.
Büyük bir oyunun ortasında, büyük bir ihanetin pençesindeyiz.
Bugün Dil Bayramı…Kutlu olsun!
“Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti; dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır” Mustafa Kemal Atatürk