Emperyalizme karşı verilen amansız bir savaşın ardından eşi görülmemiş bir zafere imza atan Türk Ulusu; Lozan Antlaşması ile sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını değil, din, dil, ırk ayrımının yer almadığı Ulus kimliğini de bu antlaşma ile tanımlayarak tüm dünyaya kabul ettirmiştir.
Sevr ile parçalanmak istenen ülkemiz, ulusumuz; Lozan Antlaşması ile toprağı ve insanıyla bölünmez bir bütün olduğunu dünyaya ilan etmiştir. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ardından kazanılan en büyük zafer budur. Ve bu zafer, onu yaratanlarla birlikte tarihte hak ettiği yeri almıştır.
Lozan Antlaşmasını imzalamayan ABD’nin taşeronu iktidar; Cumhuriyet değerlerimizi, Bağımsızlığımızın tapusu Lozan Antlaşması’nın kazanımlarını gözü dönmüşçe yok etmektedir. Ekonomik, siyasi ve kültürel işgalin yanı sıra güçler ayrılığını ortadan kaldırmış, yargıyı siyasetin emrine vermiştir.. Ülkemiz; kendi yöneticileri eliyle parçalanmaya doğru hızla götürülmektedir.
“Savaş zorunlu olmadıkça cinayettir” ve “Yurtta ve dünyada barış” anlayışını bir kenara iten iktidar; ülkemizi, komşularımızla savaşın eşiğine getirmiştir.
Halkımız; etnik, dinsel, ve mezhepsel farklılıklar kullanılarak ayrıştırılmakta, kardeş kavgasının, insanı insana kırdırmanın provaları yapılmakta, bölünmenin senaryoları hayata geçirilmektedir..
Özgür haberleşme, doğru bilgilenme hakkımız gasp edilmiştir. Yaratılan bilgi kirliliği ile halkımız kandırılmaktadır. Korku toplumu yaratma operasyonları tüm hızı ile sürmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti bir şeriat devletine dönüştürülmektedir. Bunun için eğitim sistemi işbirlikçi iktidarın, bölücü, gerici amaçlarına hizmet edecek biçimde düzenlenmiştir.
En büyük ve kadim işbirlikçisi Fethullah Gülen Cemaati’nin boşa çıkan darbe girişimini kendi lehine kullanan iktidar; Askeri darbenin yerine kendi sivil darbesini hayata geçirmiştir.
Demokrasi diye diye, Demokrasi ve insan haklarını askıya alan, hukuku rafa kaldıranlar; “darbecileri tasfiye etme” eyleminin arkasında Demokratik, Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etme işlemini bitirmek için kolları sıvadı.
Ülkenin birlik olmaya en çok ihtiyacı olan böyle bir dönemde “Ne mutlu Türküm Diyene” ifadesini, TV ekranlarında, “Çerkezim”,”Kürdüm”, “Lazım”…. ifadelerine dönüştürerek ulusumuzu ayrıştırma, bölme operasyonuna devam ediyor… “Filler tepişir, çimenler ezilir”
Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman olanların bu kavgasında biz taraf değiliz.
Bizim tarafımız; Tam Bağımsız Demokratik Laik Sosyal Hukuk Devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Ulus kimliğimizi tanımayan ABD, amaçlarına ulaşamamalı. Bu nedenle; ulusça vereceğimiz bir karar çok önemli;
Sevr mi? Lozan mı?
Tam Bağımsız Türkiye hedefinden asla vazgeçmeyecek olan, Mustafa Kemal’e inanmış, ilke ve devrimlerini yaşam biçimi olarak benimsemiş bizlerin yanıtı LOZAN’dır.
Unutmayalım:
Lozan yoksa Türkiye yok!